15 Eylül 2013 Pazar

medyada kadın ve erkek temsili

siz de fark etmişsinizdir son zamanlarda erkek öğesi, medyada, kadın vücudundan da ön planda tutuluyor. biscolata erkekleriyle başlayan furya, survivor programının yeni bölümleriyle devam etti. yalnız ben o survivor'ı anlamadım? eskiden survivor derya, survivor ertan falan vardı. çırpı bacaklarıyla (güya) yaşam mücadelesi veriyorlardı öyle?
ne oldu da birden en çelimsiz dağhan külegeç'inin bile vücuduyla ön plana çıktığı program oldu? yoksa artık esas mesele "yaşam mücadelesi"nden çok rating miydi?
hehehehe onlar da çaktılar işi tabi. verdiler stereoidi.. veeeerdiler stereoidi.. hepsi oldu birer rambo! yalan mı?
yalan yok! programı açtığımda benim de (benim bile demiycem homofobik olarak algılanabilirim) dikkatimi çekiyordu erkek yarışmacıların vücudu.

tamam, dağhan'ın çok da güzel vücudu yok. ama sağdakine bakın hele!!

yabancı literatürde "face-ism" diye bir şey var; medyada kadının vücuduyla, erkeğin ise entelektüel görünümle yer alması diye geçer. hakikaten de görürsünüz dergilerde çok çarpıcıdır bu. kadın mevzubahis ne olursa olsun erotizmi çağrıştıran vücudunu sergileyerek kapak fotoğrafı çektirir; erkek ise daha çok yüzüne odaklanılmış bir fotoğrafla çıkar okuyucuların veyahut izleyicilerin karşısına. kadın bir programa alındığında kamera onu baştan aşağı biiir güzel süzer. güzelim erkek de takım elbiseli zaten, öyle oturtulur bir sandalyeye görüşleri falan sorulur, genellikle de o konuşturulur...

siyasette olur bir de bu. siyaset ki, kadınla erkeğin en eşit olması gereken yerdir di mi? bakın şöyle bir haber var içerideki fotoğrafı da göreceksiniz. kadının resmedildiği hale bakın. siyaset sahnesinde medyaya konu olan şeye bakın... şimdi eleştiriler de gelebilir "kadın da çok açık giyinmiş ama!" diye. o başka bir konu, başka zaman konuşulur.

neyse konudan sapmak üzereyim yine.
işte yıllardır süregelen bu tutum artık böyle değil kardeşim!! artık reklamcının da medya çalışanlarının da dikkatini çekti bazı şeyler.

"kadın denilen varlığın da hoşuna giden şeyler var."
(kadın denilen evet, ironi)

beyler.. üzgünüm bu sözlerim size: memeleriyle ön plana çıkan kadınlara ayılıp bayılan erkekler olduğu gibi, -siz öyle sanmasanız da- vücuduyla ön plana çıkan erkekler için ölüp bitmese de sırf onun için, evet evet sırrff onun için dizilerini programlarını izleyen kadınlar var! bunca sene farkında değildiniz ama izlediğiniz dizinin başrol kadın oyuncusu mankenken, başrol erkek oyuncusu da aslında mankendi.. tıpkı şimdi de öyle olduğu gibi...

bu kaçınılmaz sondu zaten. sadece kimilerinin dikkatini çekti ve bunu nasıl daha da fırsata çeviririm diye düşündü. bundan sonra da böyle sürer.

biscolata reklamlarının ve survivor'ın diğer programlardan daha fazla rating almasının esas sebebi de budur. (en son yayınlanan survivor, diğer yıllardaki örneklerinden de oran bazında daha fazla rating almıştır.)
eeh... televizyon izleyicilerinin yarısından epey bir fazlasını kadınların oluşturduğu düşünülürse, ratinglerin mevzuunu ettiğim sebeplerden fırlaması kulağa hiç de yanıltıcı gelmiyor.

hanım teyzemiz gülümsemiş olmasına rağmen her an bir şeyler olucakmışçasına endişe içerisinde...

neyse neyse. kızlar. o biscolata erkekleri gay'miş bu arada benden duymuş olmayın da başkasından duyunca şok olmayın diye söylüyorum... öptüm.

2 Eylül 2013 Pazartesi

"asker" adlı kısa film üzerine

murat çetinkaya tarafından ele alınan kısa filmde oyunculuğu, televizyon dizilerinden de tanıdığımız kaya akkaya tek başına üstlenmiş.
açık konuşmak gerekirse, yardımcı oyuncuya gerek de kalmadan bu görevin altından başarıyla kalktığını söyleyebiliriz. başrolünü aldığı film kısa film de olsa, uzun metrajlı filmlerde önemli roller alırsa ne denli performans göstereceği bu filmle biraz daha oturmuştur sanırım. (burada popülizm adına mankenleri başrol yapan dizi film yönetmenlerine açık bir gönderme var!)
aslında zordur tek planda tek oyuncuya odaklı filmler. tek dikkat o oyuncudur çünkü. rolden çıkma gibi bir lüksün yoktur, filmin her anında göz doldurman lazım. gelgelelim, film durum öyküsü. o yüzden oyuncuya büyük iş düşüyor.

filmin içeriğine gelirsek eğer söylemek gerekir ki,
dış dünyanın sevincine tasasına ortak olmak isteyen, militarizmin öfke dolu tutumu karşısında aslında sinmiş, korku içerisinde bir asker var. bu. tabi korkunun dışavurumu ödleklik değildir, bunu da belirtmekte fayda var.

hikaye, güzel; çekimler, çarpıcı. (uyku-uyanıklık arasındaki gel gitler güzel görüntüler oluşturmuş) oyunculuk göz doldurur nitelikte.
on üzerinden sekiz ya da dokuzu hak ediyor.

link verelim de merak edenler şuradan izlesin güzelce...