24 Ağustos 2015 Pazartesi

bir çeşit yanılsama: televizyon

uzun yıllardır dizi falan izlemiyorum. hayır belgesel falan da izlemiyorum. genel olarak izlemiyorum. tarzım değil.
her neyse. 
tatil sürecinde gözüm televizyona takılıyor ara sıra tartışma programı, dizi vs derken... her gün daha da köhneleşmiş zihniyete tanık oluyorum. normal hayatta istediğim ortamda takılabildiğim için kaçınabiliyorum belki. ama televizyon denen nesnede her şey o kadar aynı ki, belli kanalları izlemeye meşrebim elvermiyor. geri kalan hepsi çok aynı! bilhassa dizi sektörü için konuşuyorum. senin muhafazakar dediğin atv'nin dizileri de kanal d'den efendime söyleyeyim star'dan show'dan hiç farklı değil.

eskiden çok dizi izlerdim. televizyon bağımlısıydım bile diyebilirim hatta ama bu kadar yüzüme vurmuyordu. hayır, tv izlemediğim süre içinde bi tarikata da üye olmadım herhangi bir cemaate de mensup değilim.. hatta bu süre içerisinde dini kimliğimden iyice uzaklaştım ama ne bileyim.. bazı şeyler, eskiden kabul gördüğüm bazı şeyler şu an bana çok aşırı geliyor. erkek oyuncuların senaryo gereği kadın oyuncuya yapışmalarının kadının yüz vermesinden ileri geldiğini düşünüyorum. ısrarcı erkeğin o hallerinden ben dahi tiksiniyorum, kadın oyuncumuz öyle bi "gel" diyor ki hareketleriyle erkek de bundan yüz buluyor. peşine takılıyor kadının üzerinde bi hegemonik erkeklik taslamayı uygun buluyor. daha az önce izledim yav. inadına aşk mıydı neydi. erkek, kadının özel aracına girecek kadar cüreti buluyor kendinde. giriyor ve kadında tepki yok? çabuk çık dışarı yoksa polis çağırırım diyemiyor! erkeğin de ağzında bir gül, kadını ikna etmeye çalışıyor. kadın da erkeğin ısrarcılığından şikayetçi ama gülüyor. şimdi ben de böyle bir durumda olsam devam et burak aferin doğru yoldasın! derdim kendime. nitekim kadın da buluşmayı kabul ediyor hatta kendi ayarlıyor... 

hadi ben kendimi biliyorum. dizideki erkek oyuncu da kendini biliyor diyelim?..

bir de bu diziyi izleyen çoğunlukla kendinibilmezlerden oluşan bir kitle var. hayatı bu dizilerden ibaret sanıyor. imreniyor tv'de gördüklerine ve masumiyet filmindeki haluk bilginer'in oynadığı karakter gibi "bana da vereceksin ulan! ellere var da bize yok mu bana da vereceksin" diyor. tacize ve tecavüze teşvik oluyor haliyle, dolaylı olarak! sanıyor ki bu işler böyle yürüyor. "güldü demek ki verecek" anlayışı sadece filmlerden ibaret değil bunu görememek.. çok güç doğrusu. 

allah bu kendinibilmezlerin bin belasını versin. ömür boyu mutsuz olsunlar, cezalarını çeksinler ve inandıkları da onlara yüz çevirsin. izlediğim türk dizisiydi, yabancı bir dizide var mıdır, nasıl olur, bu sahnelerin toplum bazındaki yansımaları ne denli olur bilemem... maatteessüf bu coğrafyada kadınların daha dikkatli olması gerekiyor. bağıracak! çağıracak! tehdit edecek! kezban yaftası yemek pahasına... bırakın kezban desinler (diyelim) siz mutsuz olmayın da. 
nice naif kadın da bu tarz olayları çocukluğundan beri yaşadığından küçük yaştan itibaren hayata karşı dikbaşlı ve sert bir tutum sergileyen olup çıkıveriyor. tabi bu söylediklerim kalıcı olmayan çözümler. her şeyden önce özellikle erkeklere eğitim gerekiyor.. uzun vadede... 

sözün özü, televizyonun bu tarz taciz tecavüz olaylarına çok da masum olmayan bir katkı sağladığını düşünüyorum. televizyon derken.. gazetesi, radyosu... kısacası basınyayın. basınyayın da en az biz kadar suçlu.