11 Ocak 2015 Pazar

film okuması: iklimler

                                                                                                                              

göz yaşıyla başladı, göz yaşıyla bitti.

yeterince duygusal bir kadın ve son derece duyarsız bir erkek. türkiye’deki kadın erkek ilişkisine objektif bir bakış hakim filmde. hegemonik erkekliğe sıklıkla başvurulmuş. anlatılmak istenen ortada fakat kurgu yetersiz. yani ben yetersiz buldum, diğer nuri bilge ceylan filmlerine göre. güzel sahneleri yok değil evet ama bu sefer de oyunculuk kötü (nazan kesal'i ayrı tutuyorum).





-bahar'ın rüyaları filmin başlarında kocasının onu kumda boğmaya çalışması,
filmin sonlarına doğru ise güzel, hoş bir ilkbahar gününde "uçup havalanmasıydı". bunu bahar'ın ruh hali ve rüyalarının psikanaliz yöntemiyle açıklanması şeklinde ele alırsak film üzerine birkaç temel ipuçları elde edeceğimiz açık.

-filmin yine başında, "üşüyor musun üşümüyor musun" muhabbeti vardı ki ilerleyen sahnelerde isa bahar'ı otobüsle yolcu ederken bir kez daha bahsi geçti, "kazağını aldın mı, aldım" diye cereyan etti diyalog. isa sürekli üşümekten yakınıyordu bahar'sa soğuğun onu etkilemeyeceğini belirtiyordu.

filmin sonunda ise otel odasında isa'nın üzerinde tişört, bahar'ın üstünde ise kazak vardı saatler boyu da öyle durdu. yani roller değişti filmin başından sonuna. bahar'ın kışa dönmesi gibi yorumlarsak eğer güzel bir metafor.
-sahilde, ayrılmayı kafayı koymuş halde, sanki prova yapıyormuş gibi verdiler o sahneyi, yanı başındaymış bahar oysa, o sahne güzeldi. oradaki konuşmasında "bir süre yalnız kalmayı denesek" diye başlıyor, "sen daha gençsin, elini sallasan ellisi" diye devam ediyor. "ilişkiye ara vermek" olayına güzel bir örnek.

-belirtmeden geçemiycem, sevişme sahnesi beni son derece rahatsız etti. isa'nın fındığı tabiri caizse sike sike yedirmesi filme fazlalık gibiydi. amaç yalnızca isa'nın arzularını belli etmekse gerçekten çok gereksiz uzunlukta olmuş. izlerken omuzlarım yukarı doğru çekilmiş istemsizce...

-isa'nın bahar'ı ikna çabalarında "değiştim ben. değişmek için içimde potansiyel hissediyorum. değiştim zaten." gibi cümleleri sıralaması kadın erkek ilişkilerinin olmazsa olmazı zaten. bir de araba içerisinde isa meramını anlatırken arabaya set çalışanlarının girip çıkmasıyla duraksamaları falan bunlar gülümsetti.

-fotoğrafını çektiği çocuğun adresini buruşturup attı sonra, kendi aşk hayatı yolunda gitmiyordu çünkü. gerisi sikinde değil herifin. duyarsız bir adam işte.

satır arası (edit)
ya bu fotoğrafını çektiği çocuğun.. haricinde isa'nın duygusuzluğuna örnek daha çarpıcı bir sahne var. ulan sevdiğin kız geri gelmiş. taa otel odası kapına kadar. kalkmış hiçbir şey yokmuş gibi, araları bozuk değilmiş gibi güzel güzel rüyasını anlatıyor. belli ki unutmuş bazı şeyleri. ne piçlik yapıyon kaçta setin diye soruyon. bir de yanına gelmiştim sana hediyeyi vermiştim de almamıştım diyon. ya böyle gerizekalılık olabilir mi. aklıma geldi zabağınan sinirlerim bozuldu amk yaa... neyse. 
satır arası (edit)

en çirkini de şu: isa o kadar yol geldi etti. işte hediye falan aldı sırf bir daha olur muyuz diye. kız ne zaman yumuşadı, isa ben kaçıyorum aeo dedi gitti. erkek, ilişkilerdeki o zor kısmı atlatabildiğini gördüğü anda, tekrardan tavlayabildiğini anladığı anda hopp vınnn... erkekler bunu ilişki cazibesini yitirmişti diye açıklar. 

-son olarak nbc klasiği fotoğraf kareleri filmin belki de genelinde hakimdi. onlara laf elbette ki yok.


çok klişe ama işte abi. diyaloglar falan. yukarıda bahsettiğim tipten konuşmalar hep bilindik şeylerdi. nuri bilge bildiğimizi bilinmeyen yönüyle sunardı hep. bu filmde çok basite kaçmış. (onun) daha iyileri var. daha iyileri çok. bunları da sonraki yıllarda üç maymun'la, bir zamanlar anadoluda'yla ve kış uykusu'yla gösterdi zaten.

                                                                                                                     şubat 18, '13