hep deniyor ya,
"yeni bir nesil geliyor. o nesil,
ellerinden cep telefonlarını, psp'leri düşürmüyor" diye. benim de bununla ilgili bir tespitim var; iyi dinleyin.
çocukluğumun -bilincim yerindeyken, izinli izinsiz tek başıma dışarı çıkabilir haldeyken- büyük bir kısmını geçirdiğim yere gittim bugün...
on küsür sene önceleri, evimizin balkonundan mütemadiyen seyreylediğim ağacın meyvelerinden anlıyorduk baharın gelişini... erik baş gösterdiği vakit, bir hafta içinde yerle yeksan olurdu o ağacın dalları. tepede bir dal erik kalmazdı, kızarmasına gerek kalmadan...
bugün gittim mahallenin arka tarafına,
içimde bu vakte erik mi kalmıştır düşüncesi...
yol üzerine sarkan bir ağaçtı zaten. elini uzatsan koparacağın bir sürü erik! bu zamana kadar bir tanesine bile dokunmamışçasına, kıpkırmızı, yumuşacık...
biz ki, yalnızca bir apartman bir haftada bitirirdik o erikleri... bizim eriklere sulanan, polis lojmanlarından gelen veletlere göz açtırmadan, tehlike belirdiğinde hep bir ağızdan: "eriklere dalan vaaaaaaar!" çığlıklarıyla inleterek, cansiparane bir tutum içerisinde korurduk, kollardık biz onları. çünkü bilirdik ki, onlar da kendi kaynaklarını tüketip bizimkilere dadanma peşindeydiler... olmasaydı onu da paylaşırdık.
okul bittiği gibi çantayı yere fırlatıp ağacın tepesine çıkardım... cebimde sabahtan yanıma aldığım bir poşet... ona doldururdum henüz olmamış erikleri. sonra doğru eve! güzelce bir kaseye onları yerleştirip, yıkayıp, tuzlayıp... kendim bir şeyler yapmış olmanın mutluluğuyla...
sanırsın para kazanmış, eli ekmek tutmuş,
evine poşetle geliyor...
mutluyduk ama, şimdi ne kadar komik görünüyor bilmem...
esasında çok sevmem böyle şeyleri. pek bir yavşakça gelir, bir dönem yapılmış şeylere duyulan özlemle şu anda olana duyulan hınç falan. sonuçta, benim yaşadığım dönemde olanlara gülünç veyahut acıklı yaklaşan o zamanlar da vardı... şu anda sözkonusu neslin on sene sonraki nesle hışmı da vuku bulacak belki de. bu hep olacak. yaşam sürdüğü müddetçe.
fakat maalesef bu korkunç bir realite. şimdi, 80'lerde çocuk olan kesimin heyecanla anlattığı şeyleri daha iyi anlayabiliyorum. çünkü bende de bu tarz duygular var. fazlasıyla.
her lojman bahçesinde bir erik ağacı ve benzer anılar ironik değil mi:)eskiyen yeğleniyor genelde yeni yabancı gibi geliyor sonraları alışıyoruz. Ben Edirnedeki ilk evimize uğradığım zaman hala buruk oluyorum okula gidip geldiğim yol belliydi onlara bakıyorum ve galiba içten içe hoşuma gidiyor benim zamanım da... klişeleri :))
YanıtlaSileski eskimiyor işte, yâd etmeyi sevenler oldukça. iyi ki varız! :)
Sil